5 Eylül 2011 Pazartesi Posted by mindcrhyme | 08:28 -

Şikeci Fener

3 Temmuz'dan bu yana ülke gündeminin bir numaralı maddesi "şikeci Fener"dir. 

Ne bize 90'lı yılların ilk yarısını hatırlatan terör haberleri, ne küresel ekonomik kriz tehdidi bu denli gündeme oturmamıştır ve oturmayacaktır.

"Şikeci Fener", kısır yaz dönemlerinde transfer dedikodusu patlatıp tiraj artırmaya çabalayan gazetelerin bir numaralı can simidi olmuştur.

TVdekulağını karıştırıp Ahmet Çakar'a
bağırırken gördüm ben bu arkadaşı
"Şikeci Fener" sayesinde televizyonlarımız daha düne kadar kimsenin tanımadığı yepyeni figürleri üzerimize salmıştır. Özel olarak düzenlenen tartışma programları reyting rekorları kırmış, yaz dönemine "şikeci Fener" bereketi düşmüştür.

"Şikeci Fener" sosyal medyada infiale sebep olmuş, "şikeci Fener" tartışmalarına TV programlarında canhıraş biçimde katılan bir kısım haberci, ciddi twitter follower'larına kavuşmuştur. Facebook sayfalarında "şikeci Fener" yüzünden arkadaşlar birbirine girmiştir, canlar yanmıştır.

"Şikeci Fener", tek başına hükümete hedef saptırarak sessiz sedasız iş yapma şansını vermiş, medyaya ise her sene kurak ve de kesat geçen yaz döneminde can suyu olmuştur.

Ötekileştirme?


Peki ne oldu, nasıl oldu da Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un ve ez cümle Süper Lig avanesinin karıştığı, iddianamesi bile olmayan bir soruşturma daha yargıya intikal etmeden sonuca bağlandı? Nasıl oldu da herkes Fener'in şikeci olduğuna hemfikir? Hepimiz bu anı mı bekliyorduk?

Girin internete, az geriye gidin, yüzlerce komplo teorisinden biri muhakkak size göredir. Yıldırım ve Adalı'nın iş bağlantılarından tutun cemaat - AKP hesaplaşmasına, Aziz Yıldırım'ı bitirme operasyonundan Fener'i geriye çekip Süper Lig'deki mali güçleri dengelemeye kadar her nabza göre bir teori bulunuyor. Hangisi kafanıza yatarsa artık.

Paris kızımızı sayfaya estetik amaçlı
eklemiş bulunuyorum
Ve fakat ama lakin işin gerçeği "zengin ve muktedir" olanın düşüşünün çok görkemli olmasıdır. Zor duruma düşen ünlülerin magazin sayfalarını kapladığı gibi, TV komedilerinin karikatürize "zengin" figürleri gibi, mizah dergilerinin şişman ve purolu fabrikatör tiplerine vurduğu gibi, Fener'in şikeci olması çok büyük bir toplumsal malzemedir.

Fener'in şikeci olması bu yüzden bu kadar kesin bir karardır toplumun yön vericileri nezninde. Çünkü şikeciyse o da "herkes" gibidir, yaralanabilir. Geçtiğimiz yıl yapılan naklen yayın ihalesinde ortaya çıkan bol sıfırlı dolarları Aziz Yıldırım'a borçlu olduğunu bilen medya, Yıldırım'ın olmadığı yerde aynı ligi çok daha düşük fiyata "kapatabilir." Satır aralarında kaybolan "Digiturk'un uğrayacağı zarardan ötürü yayın haklarının belli bir süreliğine uzatılması" konusu pek dillenmedi ama aynı Digiturk ihalenin ilk yılı zaten zarar etmemiş miydi? Sahi, bu ülkede dekoder satan sadece bir TV kuruluşu yok ki? Hazırlık maçı ve Avrupa Ligi maçı yayınlayarak o altyapının parası çıkmaz ki. Şimdilerde konuşulan "Fener'i şikeci ilan edelim ama düşürmeyelim" tezinin altında pazarlık gücü kırılmış Fenerbahçe'yi naklen yayın ihalesinde saf dışı etmek ajandası olamaz mı? Alın size bir komplo teorisi daha.

Fener şikeciyse "herkes" gibidir, iki başkanın yemek yedikten sonra kameralar karşısında "şampiyonluk bizim, kupa sizin" cıvıklığına çekilmiştir (http://tinyurl.com/3zybcw6) . "Gönlüm Trabzonspor'un şampiyonluğundan yana" diyen politikacıların tarafındadır. "Şampiyon Anadolu'dan çıksın" diyen hatırcı kulüp başkanlarıyla aynı masada oturabilir artık. Rakibini ecnebiye gammazlayanlar, kendilerini "şikeci Fener" taraftarlarıyla bir tutabilirler. Kendi amatör branşlarına kilit vuran kulüpler, "şikeci Fener" sayesinde zerre kadar sorumluluk duymaksızın yollarına devam edebilirler.

Fenerbahçe Türkiye'dir


"Şikeci Fener", Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın siyasi ve toplumsal geçmişinin resmidir. Bir ötekileştirme, rakibini yakalamak yerine aşağı çekme, hukuksuzluk ve infial kolajıdır.

"Siz hala annenizin liginde mi oynuyorsunuz" diyerek 90'lar itibariyle "biz ve ötekiler" ayrımını başlatan kulübün, bugün ahlak dersi verircesine "ama siz de kendinizi diğer takımlardan hep ayrı tuttunuz canım" mealindeki serzenişi ironiktir. 1994'te Ali Şen'i başkanlığa çağıran Fener taraftarının hezeyanını, Ali Şen'in ve devamında Yıldırım'ın sürdürdüğü özgüven pompalamasının altında yatanları görmezden gelmek ve "Fener de kendini ötekileştirdi" demek düpedüz cehalettir, olmadı kasten gerçekleri saptırmaktır. Taraftarın 2000lerin ilk on yılına sığdırdığı beş Süper Lig şampiyonluğunu, amatör branşlardaki sayısız kupa ve madalyayı "anlayamamak" ise maharettir.

1996-2000 yılları arasındaki efsanevi Galatasaray futbol takımı ve başarıları olmasa belki bugün Fenerbahçe'nin ne stadından, ne gelirlerlerinden ne de her branşta Galatasaray'ı geride bırakma azminden bahsedemeyecektik. Rakibin ise size yetişmek yerine sizin içinde bulunduğunuz durumdan faydalanıp bir tekme de kendisinin savurması bu ülkenin gerçeğidir.

Hukuk ise bizim memlekette "kat'i" değil, "bakış açısı"na bağlıdır. Ta 1923'ten başlayarak İstiklal Mahkemeleri'ni, Menderes ve arkadaşlarının idamlarını, Denizlerin darağacında son bulan yolculuklarını, 80 sonrası sıkıyönetimleri, Ergenekon'u, Balyoz'u, Deniz Feneri'ni yalnızca ve yalnızca bakış açımıza göre değerlendiririz. Mustafa Balbay'ın 2009'dan beri, üstelik hakkında verilmiş bir yargı kararı yokken cezaevinde tutulmasına haklı olarak isyan eden bir bünye, taraftar gözlüğünü takar takmaz "Yıldırım cezaevindeyse mutlak vardır bir suçu, ateş olmayan yerden duman çıkmaz" diyecek kadar tahterevallinin öteki tarafına kolaylıkla geçebilir. Hukuk yoktur bizim buralarda, hangi tarafta durduğun realitesi vardır.

"Şikeci Fener" söylentilerinin çıktığı ilk günlerde Fener taraftarının genel kanısı "yapmışsak düşürsünler" iken geldiğimiz süreçte her tarafı ayrı oynayan sisteme karşı taraftarın infiali ise doğaldır. Sürekli tokat atılan, müstemleke valisi kılıklı UEFA'nın kucağına bırakılan bir topluluk elbet isyan edecek ve kendi "kurtuluş" savaşını verecektir. Dereağzı'ndan Anadolu'ya yola çıkan desteğin öyküleriyle büyümüş, tarihini içselleştirmiş bir nesilden bahsediyoruz sonuçta. Taraftarın kulübe bugünlerde verdiği destek ve sahip çıkma refleksi, önümüzdeki yılların "dünyanın en büyük kulübü" namzetini doğurmuştur, bu da biline.

Sonuç?

Fener şikeci midir? Olabilir. Ama öyle olsa bile Fenerbahçe artık durdurulamaz, önü alınamaz bir yola girmiştir. Bu yol "her zamankinden güçlü olma, herkese ve herşeye karşı birlik olma" yoludur. Bu yolun sonu her Fenerbahçeli için aydınlıktır.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder